Müzik, insanlık tarihinin, tarifsiz duyguları, tüm bir dönemin ruhunu yakalayan bir katmanıdır. Atalarımızın uzak geçmişteki yaşamlarını çoğunlukla silahlar, aletler veya mimari yapılar aracılığıyla hayal etme eğilimindeyiz. Ancak, Amu Derya’nın antik yatağının yakınındaki çölde bulunan küçük bir çanak çömlek parçası, bu düşünceleri tamamen değiştiriyor ve iki buçuk bin yıl önce yaşamış atalarımızın ince zevkine ve yüksek maneviyatına tanıklık ediyor. Bu, arpın eski zamanlarda Özbekistan’da zaten kullanıldığını doğruluyor.
Bu eşsiz buluntu, ünlü arkeolog Sergey Tolstov liderliğindeki Harezm Arkeoloji ve Etnografya Heyeti tarafından keşfedilen Kuikirilgankala Anıtı ile ilişkilendirilmektedir. MÖ 4. yüzyıla tarihlenen yapı, sadece bir sur değil, aynı zamanda merkezi bir bina ve onu çevreleyen dairesel koridorlardan oluşan karmaşık bir mimari tasarıma sahip, yaklaşık 45 metre çapında geniş bir komplekstir.
Astronomik gözlemler, dini törenler ve muhtemelen bir kraliyet mezarlığı olarak kullanıldığına dair spekülasyonlar, antik Harezm’deki yüksek sosyo-kültürel gelişmişlik düzeyinin kanıtıdır. Tam da bu karmaşık ve gizemli alanda bulunan bir seramik kap parçası üzerindeki bir resim, tarihçiler için şaşırtıcı bir keşifti. Seramik parçanın üzerine kazınmış resim, büyük ve köşeli bir arpı tasvir ediyor. Bu sıradan bir resim değil, o dönemin yüksek müzik kültürüne tanıklık eden “tarihsel bir belge”.
Arp, üretimi karmaşık bir müzik aletidir ve ince bir akort becerisi gerektirir. Varlığı, toplumda yalnızca böyle bir çalgıyı üretebilen bir zanaatkâr grubunun değil, aynı zamanda onu çalabilen yetenekli bir müzisyen grubunun da bulunduğunu gösterir. Sonuç olarak, antik Harezm halkı için müzik sadece eğlence değil, aynı zamanda dini ayinlerin, saray etkinliklerinin ve sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçasıydı.
Resimde köşeli arpın görünümü de özel bir öneme sahiptir. Bu tür arplar, antik dünyanın en gelişmiş merkezleri olan Mezopotamya ve Mısır’da yaygındı. Bu buluntu, MÖ 1. binyılda Türkistan bölgesinin Orta Doğu’nun yüksek kültürleriyle yakından bağlantılı olduğunu ve kültürel kazanımların paylaşımının aktif olduğunu göstermektedir. Eski Özbekistan toprakları da dahil olmak üzere Türkistan, küresel medeniyetin canlı kavşaklarından birinde yer alıyordu ve evrensel süreçlerden muaf değildi.
Böylece, yüzyıllardır Harezm vahasının kumları altında saklı kalmış küçük bir seramik parçası, muazzam bir tarihsel tablo çiziyor. Bu eser, Özbek topraklarındaki müzik sanatının derin köklerini ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda MÖ 4.-3. yüzyıllarda, yani neredeyse 2.400 yıl önce, burada oldukça kültürlü bir toplumun varlığını da doğruluyor: Atalarımız yerleşik bir yaşam tarzı sürdüler, karmaşık dini ve felsefi görüşlere sahip oldular, güzel sanatlardan keyif aldılar ve dünyanın diğer büyük medeniyetleriyle temas halindeydiler. Bu buluntu, yalnızca bir arkeolojik eserden çok daha fazlası, Özbek devlet yapısının ve kültürünün sağlam temellerinin çarpıcı bir kanıtıdır.
Yorum yazabilirsiniz