Kazakistan

1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kazakistan, kendine has özellikleri ile diğer Türk cumhuriyetlerinden ayrılmaktadır. İki milyon yedi yüz on yedi bin km2 yüzölçümü, jeopolitik konumu, petrol başta olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginlikle­ri, sosyo-kültürel ve sosyo-politik alanlardaki hızlı değişim gibi özellikler Kazakistan’ı böl­gesel ve uluslararası ilişkilerin merkezi haline getirmektedir. Kazakistan Cumhuriyeti Ulusal Ekonomi Bakanlığından Kazinform’a yapılan açıklamaya göre, 1 Aralık 2017 itibarıyla Kazakistan’ın nüfusu 18 milyon 137 bin 300 olarak hesaplandı ve 1 Aralık 2016 ile karşılaştırıldığında 231.300 kişi veya % 1,3 arttı. Kilometreka­reye 6 kişi düşmesinden dolayı Kazakistan, dünyanın en düşük nüfus yoğunluğuna sahip ülkesidir. Yüzden fazla etnik gruptan oluşan nüfusun %63’ü Kazak, %25’i Rus’tur. Diğer önemli gruplar Almanlar, Ukraynalılar, Öz­bekler, Tatarlar, Uygurlar ve Korelilerden oluşmaktadır. Türk cumhuriyetleri arasında Sovyet­ler Birliği döneminde Rus nüfusun en faz­la artış gösterdiği yer Kazakistan olmuştur. Ülkenin bazı bölgelerinde Rus­ların önemli bir nüfus çoğunluğuna sahip oldu­ğu görülür. Mesela Doğu Kazakistan Kara­ganda, Pavlador, Akmola, Astana, Almatı gibi bölgelerde Rus nüfus %30-50 aralığındadır. Atırau, Kızılorda, Mangıstau gibi bölgelerde ise Kazak nüfus %90-100’lük oranla nüfus üstünlüğüne sahiptir.

            Kazakistan, Asya ve Avrupa arasında­ki coğrafi alanı birbirine bağlayan çok geniş bir kara parçası üzerinde bulunmaktadır. Ka­zakistan zengin doğal rezervleri ve geniş bir coğrafi alan ile özel bir konuma ve üstünlüğe sahiptir. Kazakistan, kurucu başkanı Nursul­tan Nazarbayev’in öncülüğünde gelenekle­rine sahip çıkarak modernleşmeyi başarmış bir dünya devletidir. Farklı din ve etnisiteleri reddetmeden bütünlüğünü korumayı bil­miştir. Böylece, dünyaya başarısı denenmiş bir ‘Kazak Modeli’ olduğunu göstermiştir. Günümüzde Kazakistan, serbest pazar eko­nomisini güçlendirmeye yönelik bir politika izlemekte olup, dünya piyasalarıyla bütünleş­miştir. Nitekim Kazakistan’ın başkenti Asta­na’nın EXPO 2017’ye ev sahipliği yapması­, ülkenin sağladığı uluslara­rası saygınlığın bir göstergesidir. Kazakistan, Türkiye’nin Orta Asya’da başlıca siyasi ve ekonomik ortağıdır. Türk dış politikasında Kazakistan’ın yeri ve ağırlığı, Kazakistan’ın aktif, aynı zamanda yapıcı ve bütünleştirici dış politikası sayesinde giderek artmaktadır.

Yazı dili olarak Kazakçanın yüz elli yıllık bir tarihi vardır. Bu kısa sürede Arap, Latin, Kiril ve yeni Latin olmak üzere dört farklı alfabede yazılı eserlerin verilmesi Kazak halkının kültürel sürekliliğini olumsuz yönde etkilemiştir. Ülkenin etno-demografisi bağımsızlığın ancak 35. yılında zorla dayatılan ve Kazakçayı olumsuz etkileyen Kiril alfabesinin bırakılarak Latin alfabesine geçişi olağan sayacaktır. Kazakistan lideri Nazarbayev reformları zamana yayarak gerçekleştiren bir anlayışa sahiptir. Alfabe konusunda aynı zamanda halkın tepkilerini de dikkate alan Nazarbayev, demokrat bir tutumla Ekim ayında kabul edilen ve her kesimin tepkisini çeken bol apostroflu Latin versiyonundan vazgeçerek nispeten daha makul bir alfabeyi Şubat ayında kabul eden kararnameyi imzalamıştır.

Diğer Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kazakis­tan’da da son yirmi beş yıl içinde bir ulus devlet yapılanmasına adım adım geçilmektedir. Aynı zamanda piyasa ekonomisine geçişte mesafe kat eden Kazakistan’da dil konusu en siyasi ve en tartışmalı konuların başında gelmekte­dir. Kazak Türklüğünün zırhı durumundaki Kazakça, sosyo-lengüistik açıdan incelenmesi gereken bir dildir. Özellikle Sovyet dönemi, dilbilimi tamamen siyasallaştırmıştır. Kazak Türkçesinin dil içi ve dil dışı alanlarında ba­ğımsızlıktan bu yana çok önemli değişimler olmuştur. Alfabe değişimini Rusça karşısında Kazakçanın statüsünün yükseltilmesinde birincil amaçlardan biri sayan Nazarbayev, uyguladığı millî siyasetin gereğini yerine getirmektedir. Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlık sonrası siyasi anlayışı Bengü el “milletin sonsuza kadar yaşaması” terimiyle ifade edilmektedir.  Eski Türk yazıtlarından ilham alınarak oluşturulan bu kavram Türkoloji ilmini Kazak siyasetinin merkezine yerleştirir. Bu anlayış, ortak Türklük ruhunu, ortak Türklük vatanseverliğini Türk devletlerinin işbirliği ve etkileşimini sağlamanın önemli etkeni olarak görmektedir. İlmi Türkçülük olarak da görülen Türkoloji ilminin geliştirilmesi için Kazakistan’da Türk Akademisi gibi kurumlar kurulmuştur. Kazaklar, Cengiz Han, Ablay Han, Ebulhayır Han, Göktürk Kağanlığı yöneticilerinden Kül Tigin, Farabi, Saka kraliçesi Tomris gibi tarihî şahsiyetlerin yanı sıra Türk mitolojisindeki Bozkurt (Kökbörü) motifini paralarında yaşatarak tarihsel bağlarına sıkı sıkıya sarıldıklarını göstermektedirler.

Türkçülük ve Yeni Avrasyacılık teorisinin devlet siyaseti anlamında önde gelen uygulayıcılarından Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in himayesinde hazırlanan “Turan Atlası”nı Atlas Turanna Starinnıh Kartah, (Eski Haritalarda Turan Atlası), Moskova, Almatı, 2008 ve bazı Kazak Türkologların oluşturduğu Turan Dil Birliği Teorisi  Kazakistan’da Türkoloji bağlantılı devlet siyasetine yönelik örneklerden ikisidir. 2019 yılında Kazakistan’da yapılacak olan Uluslararası Türkoloji Kongresi’nin en önemli gündem maddelerinden birinin Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçiş süreceği olacağı ihtimal dahilindedir. Kongrenin Devlet Başkanı Nazarbayev’in emirleri doğrultusunda düzenleniyor olması önemini artırmakta, tarihî kongreler arasına gireceğinin ipuçlarını vermektedir. Kazakistan’ın “Mengilik el siyaseti” Orhun Yazıtları’ndan ilhamını alır ve ülkeyi ve milleti sonsuza kadar yaşatacak bir ruhu yansıtır. Türk dünyasının bütünleşmesi noktasında Kazakistan’ın ortak Türk alfabesiyle uyumlu bir tercih yapacağı beklenmeli ve Türkiye bu konuda gerekli kültürel diplomasiyi yürütmelidir. Türk dünyasında dil birliğinin sağ­lanmasında, en önemli öncelik alfabe birliği yanında yazı ve yazım birliğinin oluşturulma­sıdır. Bu hususta büyük adımlar atılmıştır. Bu bakımdan alfabe ile ilgili çalışmaların tekrar gözden geçirilmesi ve özellikle ortaklıkların desteklenme­sinde büyük yarar vardır.

Yazar hakkında

Prof. Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ

Prof.Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ, 1963 yılında Giresun’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini memleketinde tamamladı. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1989’da Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Prof. Dr. Tuncer Gülensoy’un danışmanlığında hazırladığı Atebetü’l-Hakayık Grameri başlıklı yüksek lisans tezini savunarak “bilim uzmanı” unvanını aldı.

Yorum yazabilirsiniz