Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Ulusal Araştırma Enstitüsü (IMEMO RAE) bünyesindeki Sovyet Sonrası Araştırmalar Merkezi’nin önde gelen araştırmacılarından, Tarih Bilimleri Doktoru Stanislav Pritchin, Kasım 2025’te düzenlenen ABD-Türkistan ülkeleri zirvesinin sonuçlarını ve Türkistan’a yaklaşımını değerlendirdi:
“Türkistan, özellikle Kasım 2025’te düzenlenen ABD- Türkistan Zirvesi gibi önemli uluslararası gelişmeler ışığında son zamanlarda giderek daha fazla ilgi odağı haline gelmiştir. Bu zirve, ABD ile bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde önemli bir dönüm noktası olmasının yanı sıra, güvenlik, ekonomik iş birliği ve jeopolitik çıkarlarla ilgili konuların tartışıldığı önemli bir platform işlevi görmüştür”.
Uzmana göre Türkistan, Amerika Birleşik Devletleri için büyük jeopolitik öneme sahip. Bu bölge, Avrasya kıtasının kalbinde, Batı jeopolitik kavramlarına karşılık gelen “Kalpgah” olarak adlandırılan stratejik bir bölge. ABD’nin bu bölgedeki varlığını sürdürmesi, komşu ülkeler Rusya ve Çin ile etkileşim açısından küresel jeopolitik mücadelenin bir parçası olması açısından önemli”.
Uzman, “Türkistan’ın Rusya ve Çin’e yakınlığı, onu ABD için önemli bir bölge haline getiriyor ve bu da ABD’nin Türkistan ülkeleriyle iş birliği yaparak nüfuzunu sürdürme arzusunu açıklıyor. Bu da ABD’ye, bu ülkelerde ve genel olarak bölgede meydana gelen süreçleri etkileme fırsatı veriyor,” dedi.
Bölgenin doğal kaynaklarına gelince, Pritchin, ABD’nin bu alana gerçek bir ilgisi olduğunu vurguladı. Özellikle nadir toprak metallerinin ve stratejik öneme sahip minerallerin çıkarılmasının Amerikan ekonomisi için önemli olduğu düşünülüyor. Türkistan’da henüz tam olarak geliştirilmemiş yataklar mevcut ve bu da yeni iş birliği fırsatları yaratıyor.
Ancak, Pritchin’e göre, ABD’nin Türkistan’a ilgisi sınırlı ve bölgenin ekonomik sistemine tam entegrasyona değil, esas olarak yeni kaynak kaynakları arayışına ve satış pazarlarının genişletilmesine yönelik.
Kazakistan’ın, 2020-2021 yılları arasında İsrail ile bazı Arap devletleri arasındaki ilişkilerin normalleşmesini öngören “İbrahim Anlaşmaları”na katılımı ve ülkenin dış ekonomi politikası hakkında yorum yapan uzman, bu adımın Astana’nın Orta Doğu’ya yönelik uzun vadeli stratejisinin bir parçası olmadığını belirtti. Ona göre, bu adım daha çok Kazakistan’ı Türkistan ülkeleri arasında öne çıkarmayı, liderlik iddiasını göstermeyi ve ABD’ye fayda sağlayabilecek girişimleri desteklemeye hazır olduğunu göstermeyi amaçlıyor.
Ancak Pritch’e göre bu, kasıtlı ve uzun vadeli bir siyasi tercihten ziyade sembolik bir adım.
Kazakistan’ın ABD’ye olan ekonomik yükümlülüklerine değinen tarih bilimleri uzmanı, özellikle üretimi yerelleştirmeden milyarlarca dolar değerinde ABD ürünü satın alma taahhütlerinin Rusya ve Çin’e bağımlılığı azaltmak için gerçek bir girişim olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti.
Pritchin, Türkistan ülkelerinin ABD ile yakınlaşma yoluyla Rusya ve Çin’e olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışmaları durumunda bunun hiç de ikna edici görünmediğini vurguladı.
Uzman ayrıca, “Orta Koridor” ve kargo taşımacılığının Kazakistan üzerinden geçişi gibi altyapı projelerinin ABD’nin katılımı olmadan geliştirildiğine dikkat çekti.
“Çin bu projelere aktif olarak katılırken, ABD henüz bunlara katılmadı. Bölgenin ulaşım ve lojistik altyapısının gelişiminin ABD pahasına değil, öncelikle diğer devletlerin katılımı pahasına gerçekleştiğini anlamak gerekiyor,” diye sözlerini tamamladı.


Yorum yazabilirsiniz