Dünya Nükleer Birliği’ne göre, uranyum talebinin önümüzdeki 15 yılda neredeyse üç kat artması bekleniyor. Kazakistan bu koordinat sisteminde nasıl faaliyet gösteriyor, barışçıl atomların geleceği ne ve askeri atomların tehditleri neler?
Atom Enerjisi Ajansı Başkan Yardımcısı Vasili Lavrenov’a göre Kazakistan, nükleer enerji alanında uluslararası arenada güvenilir bir ortak olarak kendini kanıtlamıştır: “Her şeyden önce, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi bağlamında. Nükleer enerji bugün Kazakistan’da neredeyse her alanda, yani sanayi, bilim, tıp, araştırma reaktörleri ve yeni teknolojiler alanında temsil edilmektedir.
Kazakistan’daki bilim merkezlerinin, Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü ve Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör Projesi gibi önde gelen dünya projeleriyle iş birliği yaptığını belirten uzman, ayrıca, Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör Projesi himayesinde düşük oranda zenginleştirilmiş uranyum bankası oluşturduğunu ve bu sayede nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanan ülkelere garantili yakıt tedariki sağlayan bir mekanizmanın hayata geçirilebileceğini söyledi.
Vasily Lavrenov, Kazakistan uranyumu ve teknolojilerinin sadece ekonomimiz için değil, aynı zamanda uluslararası politikada stratejik potansiyelimiz olduğunu vurguluyor:
“Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın en temkinli tahminleri, 2050 yılına kadar nükleer elektrik kurulu gücünün %40’a kadar artabileceğini gösteriyor. Bizim için bu, uzun vadeli sözleşmeler, yeni pazarlar ve Kazakistan’ın küresel nükleer enerji sektöründe istikrarlı bir oyuncu olarak konumlanması anlamına geliyor. Uluslararası düzeyde kendi nükleer santralimizin ortaya çıkması, hammadde tedarikçisi bir ülkeden teknolojik olarak olgun bir ülkeye dönüşmemiz nedeniyle Kazakistan’a ilişkin genel algıyı değiştirecektir”.
Nükleer diplomasinin tarihi, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında nükleer silahların kontrol altına alınması konusunda diplomatik ilişki kurulmasıyla başladı. Ancak, küresel nükleer cephaneliğin önemli ölçüde azalmasına rağmen, sakin kalmak için pek bir sebep yok. Uzmanlar, nükleer cephaneliğin azaltılmasında sadece bir yavaşlamadan değil, önümüzdeki 10 yıl içinde bu silahların sayısında bir artıştan da endişe ediyor.
Kazakistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Dış Politika Araştırmaları Enstitüsü Başuzmanı Sergey Savelyev’e göre mevcut küresel güvenlik mimarisi ciddi bir baskı altında: “Nükleer söylem ve jeopolitik farklılıklar giderek kötüleşiyor. Nükleer güçleri içeren çatışmalar ortaya çıkıyor ve askeri nükleer potansiyellerin modernizasyonu hız kesmeden devam ediyor. Modern silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi sistemini oluşturan temel anlaşmalar etrafındaki durum oldukça karmaşık olmaya devam ediyor. Bence en önemli husus, Rusya-ABD ilişkilerinin tüm çerçevesinin düzenlenmesi”.
Uzman görüşlerini şunları da ekledi: “Nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi alanında doğrulanmış ve çok yönlü bir politika yürütmek, Kazakistan’ın uluslararası otoritesini ve sorumlu ve öngörülebilir bir ortak olarak algısını güçlendirmiştir. Bu çok önemlidir. Nükleer silahsızlanma ve nükleer olmayan statümüz konusundaki tutumumuzu belirlediğimiz 90’lı yıllardaki silahsızlanma anlaşmaları, dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle yeni, geniş çaplı siyasi, ekonomik ve yatırım iş birliğinin temelini oluşturmuştur. Sonuç olarak ülkemiz, sanayi, tarım, ulaştırma ve lojistik, bilgi teknolojileri ve diğer alanlarda aktif olarak büyük stratejik projeler geliştirmektedir. O dönemde imzaladığımız anlaşmalar olmasaydı, gelişmiş ülkelerle mevcut karşılıklı fayda sağlayan ve öngörülebilir iş birliği düzeyine ulaşmamızın pek mümkün olmayacağını düşünüyorum”.
Gördüğümüz gibi dünya zor bir durumda. Bir yandan, uzun yıllar süren sükûnetin ardından, artan nükleer savaş tehdidi uluslararası gündemde yeniden yer almaya başladı. Diğer yandan, nükleer enerjide bir rönesans yaşıyoruz. Atom, bazıları için geleceğin enerjisi, bazıları için ölümcül bir tehlike ve çoğunluk için büyük bir soru işareti. Uluslararası diplomasinin temel görevi ise, jeopolitik çalkantı koşullarında enerji ve iklim sorunlarını çözmek ve nükleer güçler arasında çatışmaları önlemektir.
Yorum yazabilirsiniz