Özbekler, tarihi ve kültürünün kadimliği ve zenginliğiyle öne çıkan Türk halklarından biridir. Özbek edebiyatının yüzyıllara dayanan bir geçmişi vardır.
Yüzyıllar boyunca Özbek edebiyatı, yalnızca Türkistan’ın kültürel alanı üzerinde değil, aynı zamanda Yakın ve Orta Doğu’nun çeşitli bölgelerinde yaşayan halkların edebiyatı üzerinde de belirli bir etki bırakmıştır.
Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, Roma kültürünün Avrupa için ne kadar önemliyse, Özbek kültürünün de Türkistan için aynı derecede önemli olduğunu belirtmiştir. Özbek folklorunun eserleri ihtişamlarıyla öne çıkar. “Alpamış”, “Yusuf ve Ahmet”, “Şeybani Han”, “Gündoğmuş”, “Şirin ve Şeker”, “Arzugül”, “Rüstemhan” ve diğer destanlar, tema, içerik, fikir ve biçim bakımından yaratıcılığın mükemmel örnekleri olarak kabul edilir.
Bu konu, Azerbaycanlı uzman Filoloji Doktoru Profesör Elman Guliyev’in Özbek edebiyatına adanmış bir makalesinde ele alınmaktadır.
“Alpamış”, Orta Çağ’da gelişen bir kahramanlık destanıdır. Alpamış, destanın kahramanının adıdır. Destan manzum olarak yazılmıştır ve iki bölümden oluşur. Her bölüm beş ana şarkı parçasına ayrılmıştır. Destan şiirsel bir üslupla yazılmış olsa da, düzyazı ekleri de içerir. Destandaki çatışma, aşiret reisi olan Bayburi ve Baysarı adlı iki kardeş arasındaki anlaşmazlıklara dayanmaktadır.
Türkistan’da, Samanoğulları, Karahanlılar ve Gazneliler dönemlerinde edebiyatın gelişmesi için elverişli koşullar oluşmuştur. Buhara, Semerkant, Balasagun, Kaşgar ve Hive gibi şehirlerin siyasi ve edebi merkezlere dönüşmesi, buradaki bilimsel ve edebi çevrenin gelişiminde önemli bir etkiye sahip olmuştur.
11.yüzyıldan itibaren Türk dilinin şiir diline dönüştürülmesi süreci, Farsça ve Arapça gibi edebi diller arasında yerini sağlamlaştırmış ve Türk sanat ve edebiyat dünyasında var olan yazılı edebiyat boşluğunun doldurulmasına yardımcı olmuştur.
Nasireddin Burhaniddin oğlu, 14. yüzyıl Özbek edebiyatının tanınmış isimlerinden biriydi. Rabguzi mahlasıyla tanınan yazar, peygamberlerin hayatlarını konu alan “Kisas el-Enbiya” (“Peygamberlerin Hikâyeleri”) adlı eserini 1311 yılında yazmıştır. Türk şiirinin karakteristik özelliği olan dörtlüklerin varlığı, Rabguzi’nin eserinin “Kutadgu Bilig”den etkilendiğini düşündürmektedir.
15.yüzyıl Özbek edebiyatının en büyük başarısı Ali Şir Nevai’nin eseridir. 50.000 beyitten oluşan dört Türkçe divanı, 10.000 beyitten oluşan bir Farsça divanı, 25.620 beyitten oluşan Türkçe “Hamse”si ve farklı uzunluklarda yaklaşık yirmi bilimsel ve felsefi eseri, Ali Şir Nevai’nin yalnızca Özbek edebiyatında değil, tüm Doğu edebiyatında edebi ününü açıkça ortaya koymaktadır.
Çağatay edebiyatı, 16. yüzyılda Türkistan’da Şeybaniler ve Hindistan’da Babürlüler tarafından geliştirilmiştir. Bu dönemin en önemli edebi eserleri Muhammed Salih’in “Şeybani-nâme”si ve Zahireddin Muhammed Babür’ün “Bâbürnâme”sidir.
Şeybani Han’ın Türkçe divanı, dini ve öğretici şiiri “Bahr-ül-Hûda”, Ubeydullah Han’ın “Geyrat-nâme”, “Sabr-nâme”, “Şevk-nâme” mesnevileri, Kamran Mirza’nın Türkçe divanı ve diğer eserler Çağatay edebiyatının mükemmel örnekleridir.
Diğer kardeş halklar gibi Özbekler de 70 yıl boyunca sosyalist kampta yaşamış ve kültür ve edebiyatlarını Sovyet ideolojisinin kısıtlamaları altında geliştirmek zorunda kalmışlardır. Devlet bağımsızlığı ancak 31 Ağustos 1991’de ilan edilmiş ve 1 Eylül, Özbekistan Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Günü olarak tarihe geçmiştir.
Bu nedenle, 1992’den bu yana, yeni bir ulusal sanatsal düşünceye, ahlaki görüşlere, ulusal kimliğe ve bağımsızlık ideallerine dayanan ve bunlarla derinden bağlantılı modern bir Özbek edebiyatı ortaya çıkmaya başlamıştır.
Kadyri, Çolpan, M. Aybek, Abdulla Kakhkhar, Ş. Rashidov, M. Şeikhzade, Mirtemir, Uygun, Said Ahmad, Zulfiya, A. Yakubov, E. Vakhidov, A. Aripov, Kh. Hudaiberdieva ve diğer kalem ustaları, modern Özbek edebiyatının gelişmesinde, milli ve evrensel fikirlerle zenginleşmesinde önemli rol oynamışlardır.


Yorum yazabilirsiniz